25 Şubat 2016 Perşembe


FAŞİZM

Kurucusu İtalyan diktatör Benito Mussolini'dir. İdeolojiyi faşizm kötüye dönüştürmüştür. Antonic Detult de Tracy ilk defa düşünce bilimi olark ideolojiyi kullanmıştır. Liberalizm ve demokrasiye temelden karşı, hiyerarşik ve otoriteryen bir yapıya sahip aşırı sağ milliyetçi bir ideoliji ve harekettir. Latince fascic: deste sözcüğünden gelir. Eski Roma magistralarının önünde taşınan "baltalı sopa destesi" her sopa şefe sadakatle bağlılığı temsil eder. Faşizm'de kaba güç ve otorite vardır. Devlet siyasal otorite olarak tek partiye dayanır. Yalnız devlet özgürdür. Yalnız devlet ahlaklıdır. Seçkin kabul edilen örgütün toplumun diğer katmanlarında kurduğu mutlak taahküm vardır.

Faşizm tek adam kültüne dayanır. Bu tek adam Duçe, Führer, Cadilla isimlerde adlandırılmıştır. Lider asla yanılmaz. Faşizm, liderin cismani ve manevi varoluşun etrafında sıkılmış bir yumruk gibidir. Faşizm'in üyelerinden, halkından istediği şey mutlak bir boyun eğişti. Bütün faşistler üniformaya tapardı.   

MARKSİZM

Devletin toprak ve sermaye üzerinde mutlak egemenliği vardır. Bunu insanlarına eşit miktarda dağıtır. Kapitalizmin başlıca doktriner karşıtı Marksiz-Sosyalizm'dir. Kapitalizme en sert tepki Karl Max tarafından getirilmiştir. 1848'de Marx ve Engels tarafından "Kominist Manifesto" yayınlanır. 1867'de Marx tarafından "Das Kapital" yayınlanır. I. cildi 1867'de, II. cildi 1885'te, III. cildi ise ölümünden sonra 1894'de yayınlanmıştır. Kominist Manifesto ve Das Kapital'da işçilerin haksızlığa uğraması komünizmin doğal bir sorunu olarak değerlendirilir.

Marx, demokrasi dediğiniz şey kapitalistlere ve burjuvaya hizmet eder. Asla çalışanların lehine işlemez. Dini çalışanları pasifleştirmekten başka bir işe yaramayan bir olgu olarak ifade eder. Yine işçi sınıfını "Proleter" olarak adlandırır. Proleter kitle demokratik ve liberal yönetimlerde ezilir ve fakirleşir. Kapitalist ekonomik sistemle yürütülen devletlerde bir patlak verecek ve isyan çıkacaktır şeklinde bir öngörüde bulunur. Bu devletler isyan hareketleriyle yıkılarak proleter sınıf sosyalizmi iktidara taşıyacaktır. Gününmüzde 5 sosyalist ülke vardır. Çin, Kuzey Kore, Küba, Vietnam ve Laos'tur.

SANAYİ DEVRİMİ NEDEN İNGİLTERE'DE ORTAYA ÇIKTI?

  • İngiltere donanma gücünün büyüklüğü sayesinde sömürgecilik yarışında Fransa, İspanya ve Hollanda gibi ülkeleri geri planda bırakmış, sömürgeleri sayesinde hem hammadde hem de pazar sorununu çözmüştür.
  • Feodal toplumdan ticari topluma başarılı bir geçiş yapmıştır.
  • Yüzyıl süren keşiflerin yeni esir ticaretinin korsanlık faaliyetlerinin ticari faaliyetler ve savaşları İngiltere'yi dünyanın en zengin devleti haline getirmesi.
  • İcatları tespit eden ve koruyan milli bir patent sisteminin mevcut olması.
  • Finansal başarıya saygı vardı.
  • 18. yüzyılın 2. yarısından itibaren kapitalizm sempatik yaklaşan İngiliz parlamentosundan geçen tarımsal toprağın "çiftlenmesi" ile ilgili yasaların çıkması.
ÇİFTLEME: 12. yüzyıldan itibaren o zamana kadar boş veya ortak denetime sahip toprağın bireysel kullanım ve yararlanma sürecine geçmesidir.  
  • İngiliz insanının kıta Avrupa'sının nazaran duyarlı olması ve finansal başarıya önem vermesi.
  • İngiltere'de o dönemde "konformist" olmayanların kiliseye girmesi yasaktı. Konformistler merkezi yönetime katılamaz, icat edilen makinaların büyük çoğunluğu konformistler tarafından üretilmiştir. 

AUSCHWİTZ: CEHENNEME YOLCULUK

Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama, zorunlu çalışma ve imha kampı. Dikkat ettiyseniz "imha kampı" tabiri kullanılıyor. Burası bir imha kampı. Burası bir eşya, atık madde vs. imha kampı değil. Burası bir "İNSAN İMHA KAMPI". İzlerken kanınızı dondurabilecek bir belgesel. İyi seyirler.



24 Şubat 2016 Çarşamba


SULTAN ABDÜLAZİZ'İN AVRUPA SEYAHATİ

Sultan Abdülaziz'in yaptığı ilklerden birisi de kendi dönemine kadar hiçbir Osmanlı padişahının yapmadığı bir ülke dışı geziye çıkmış olmasıdır. Sultan Abdülaziz'in meşhur Avrupa seyahati adı verilen bu gezisi 21 Haziran 1867 tarihinde başladı ve 7 Ağustos 1867 tarihinde sona erdi. Tam 40 gün süren bir gezi yapmıştır. Sultan Abdülaziz'e ilk davet Fransa İmparatoru III. Napolyon'dan, uluslararası Paris Sanayi sergisinin açılış münasebetiyle gelmiştir. Daha sonra ise İngiltere Kraliçesi'nin daveti takip etmiştir. Sultan Abdülaziz mahiyetiyle birlikte 21 Haziran Cuma günü cuma namazını Ortaköy Camisi'nde kıldıktan sonra saray önünde bekleyen Sultaniye vapuruyla yola çıkmıştır. Sultan ertesi gün Çanakkale Boğazın'ndan geçerken halkı selamladı ve boğazın her iki yakasından top atışları yapıldı. Boğazdan çıkınca yine Fransız donanması Sultan'ı karşıladı ve top atışlarıyla Sultan'ı selamladı. Sultan, 25 Haziran günü Sicilya'da ki Mesina limanına ulaştı. 30 Haziran'da Sultan Lyon garına ulaştı. Tren garında Napolyon tarafından tarafından Sultan Abdülaziz karşılandı. Sultan Abdülaziz'in Paris'teki ikameti 10 gün sürdü. Paris'te bu 10 günlük süre zarfında Rus Çar'ı II. Alexsandr'la görüşmesi dahil olmak üzere bazı temaslarda bulunmuş ve uluslararası serginin açılışına katılmış, Paris'in kayda değer yerlerini gezmiştir.


Sultan Abdülaziz İngiltere ziyareti sırasında, 1867

III. Napolyon tarafından 10 Temmuz'da uğurlanan Sultan Abdülaziz'in ikinci durağı İngiltere olmuştur. Boulagne'den gemiye binerek Dover limanından karaya çıkan Sultan Abdülaziz Prens Edward tarafından karşılanmıştır. Buradan da demiryolu ile Londra'ya ulaşan Sultan Abdülaziz Kraliçe Victoria ile görüştü. Londra'da 11 gün ikamet eden Sultan Abdülaziz bazı davetlere ve Avam Kamarası'nda milletvekillerinin müzakerelerine katıldı. Burada Sultan İngiliz donanmasının tatbikatını izlemiştir. Yine Londra'da bazı tersaneleri gezmiştir. Sultan Abdülaziz 23 Temmuz'da Londra'dan ayrıldı. Fransa'nın Calais limanına gelerek buradan trenle Belçika ve Prusya üzerinden Viyana'ya hareket etti. Sultan Abdülaziz Belçika'da Leopold tarafından karşılandı. Sonra tekrar yoluna devam etti. Sultan Abdülaziz Prusya'da Wilhem tarafından karşılanıp burada bir gece kaldıktan sonra 28 Temmuz'da Viyana'ya ulaştı. Burada Josef ile görüşen Sultan Abdülaziz Viyana'da 3 gün misafir oldu. Abdülaziz bu üç gün içerisinde bir takım incelemelerde bulundu. Daha sonra Tuna üzerinde 31 Temmuz'da Peşte'ye geldi. Sultan Abdülaziz Peşte'den sonra Vidin, Rusçuk, Varna'yı dolaştıktan sonra 7 Ağustos Çarşamba günü İstanbul'a geri döndü.

Sultan Abdülaziz'in bu Avrupa seyahati neticesinde Osmanlı Devleti'nin Avrupalı devletlerden ne kadar geride olduğunu Sultan Abdülaziz kendi gözüyle görmüştür. Sultan Abdülaziz'in bu gezisi Avrupa ile iyi ilişkiler kurulması açısından önemlidir. Ayrıca Ali Paşa'nın gayretiyle Girit özel bir yönetime kavuşturulmuştur. Ayrıca Girit Nizamnamesi 1867'de neşredildi.

Genel olarak Sultan Abdülaziz'in Avrupa seyahati görünüş olarak muhteşem ve parlak bir seyahattir. Ani gelişmeler ve dengeler sebebiyle siyasi sonuçlar açısından istenilen hedeflere ulaşılamadığı da bir gerçektir.     

22 Şubat 2016 Pazartesi


RUSYA'NIN KADERİNİ DEĞİŞTİREN ADAM: I. PETRO



I. Petro


Bahsedeceğimiz I. Perto kimi tarihçilerin bazı davranışları sebebiyle "Deli Perto" ya da Rusya'yı Avrupa'nın ve dünyanın kaderinde söz sahibi yapması nedeniyle "Büyük Petro" diye adlandırılan kişidir. I. Petro sayesinde Rusya Avrupa siyasetinde kendini göstermeye, söz sahibi olmaya başlamıştır. Ama I. Petro'nun hikayesi biraz ilginçtir. Rusya'yı güçlü bir devlet yaparken pek çok ilginç olaylara imza atmıştır. Şimdi Petro Rusya'yı güçlü bir devlet nasıl yapmış bakalım. I. Perto 270 kişilik bir toplulukla kendisini Topçu Petr Mihaylov adıyla gizliyerek Avrupa'ya gitmiştir. Bu yolculuğunun asıl amacı Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde bir kampanya başlatmaktı, ancak bunun mümkün olmadığını görüldü. Rus Çarı artık merak ettiği Avrupa'yı gezmeye başladı. Almanya'yı, Hollanda'yı gezdi. Hollanda'da  bir tersanede  bir kaç ay çalıştı. Bir işçi gibi topçuluk, marangozculuk, gemi inşası eğitimi aldı.


Avrupa seyahati sırasında I. Petro, Hollanda'da

I. Petro öncesi Rusya'nın düzenli bir ordusu yoktu. I. Petro modernleşmedeki en büyük payı askeri reformlara ayırdı. Ateşli silahların kullanılması yaygınlaştırıldı. İlk milli ordu onun zamanında kuruldu. İlk Rus donanmasını kurdu. Kara ordusunda ve donanmada ağır silahları kullanacak insanların eğitimi için akademiler kurdu. Ekonomiyi düzeltmek için geniş çaplı reformları yaptı. Sanayinin gelişmesine ve millileşmesine çalıştı. I. Petro tahta çıktığında Rusya'da 21 olan mal çeşidi I. Petro öldüğünde 200'e çıkmıştır. İlk Rus gazetesini yayınlattı.


I. Petro'nun St. Petersburg'taki heykeli


St. Petersburg Bilim ve Sanat Akademisi'nin kurdu. Eğitimi laikleştirdi. Avrupa'ya çok sayıda öğrenci gönderdi. St. Petersburg şehrini kurdu. Bütün bunları yapak Rusya'yı kapalı bir yapıdan kurtarıp, Avrupa'nın büyük güçleri arasına soktu.

Keşke bizde de "Deli Petro" gibi "deli" insanlar çıksa. :) Bütün bu okuduklarınızdan sonra sevgili okuyucular siz ne dersiniz; "Deli Petro" mu yoksa "Büyük Petro" mu? :)  






ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ


Devlet Selçuklu ailesinden olan Süleyman Şah tarafından Büyük Selçuklu Devleti'ne bağlı bir konumda başkentleri İznik olarak 1077'de kurulmuştur. 1096'lı yıllardan itibaren başlayan Haçlı Seferleri yüzünden devletin batı yönündeki ilerleyişi bir süreliğine durmuştur.


MİRYAKEFALON SAVAŞI (1176)

Savaş Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans imparatorluğu arasında gerçekleşmiştir. Bizans bu savaşla Türkleri Anadolu'dan atmak istemiştir. Yapılan bu savaşı Anadolu Selçuklu Devleti kazanmıştır. Bunun sonucunda ise Türklerin Anadolu'dan atılamayacağı anlaşılmıştır.

NOT: Doğuda oluşan Moğol tehlikesine karşın Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat şu tedbirleri almıştı;

  • Orduyu güçlendirmiştir.
  • Moğolların önünden kaçan Harzemşah halkının, Doğu Anadolu'ya yerleştirmesiyle bir tampon bölge oluşturulmuştur.


YASSIÇİMEN SAVAŞI (1230)

1230'da Harzemşahlar'ın Doğu Anadolu'ya yönelik yayılmacı girişimleri sonucunda Harzemşahlar ile yapılan savaşı Anadolu Selçuklu Devleti kazanmıştır. Moğollar, Harzemşahların zayıflamasını fırsat bilen Moğollar, Harzemşah Devleti'ne saldırmış ve 1231'de bu devleti ortadan kaldırmıştır. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti ile Moğollar arasında bir tampon bölge olan Harzemşahlar yıkılınca Anadolu Selçuklu Devleti ile Moğollar sınır komşusu haline geldiler.

NOT: Baktığımızda Yassıçimen Savaşı'nı Anadolu Selçuklu Devleti kazanmış olsa da uzun vade de bu kazanılan savaş devlete olumsuzluklar olarak geri dönecektir. Çünkü, istilacı Moğolların Anadolu ile aralarında Harzemşah devleti vardı. Bu devleti Anadolu Selçuklu Devleti ortadan kaldırınca Moğolların Anadolu toprakları ile arasındaki tampon bölge ortadan kalmış oluyordu.


Anadolu Selçuklu Devleti

BABAİLER İSYANI (1240)

Türk tarihinde çıkan ilk dini nitelikli isyandır. 2 senede bastırılmıştır. Bu isyanla devlet zayıflamıştır. Böylece Moğolların Anadolu'ya yönelik istila girişimleri kolaylaşmıştır.


KÖSEDAĞ SAVAŞI (1243)

İran'daki İlhanlı Devleti Anadolu'ya girmiş ve Kösedağ Savaşı'nda Anadolu Selçuklu Devleti'ni yenilgiye uğratmışlardır.


SONUÇLARI

  • Anadolu Selçuklu Devleti yıkılış süresine girmiştir.
  • Anadolu siyasi birliği parçalanmıştır. Çok sayıda beylik kurulmuştur.
  • Selçuklu hükümdarları Moğol yönetimim altına girmişlerdir.
  • Moğolların önünden kaçan Türkmenler Anadolu'ya doğru gelerek Anadolu'nun Türkleşme sürecini hızlandırmışlardır.
  • 1308'de Selçuklu Devleti Karamanoğulları tarafından tamamen yıkılmıştır. 

MISIR'DA KURULAN TÜRK-İSLAM DEVLETLERİ


TOLUNOĞULLARI

Mısır'da kurulan ilk Türk-İslam devletidir. 875-905 yılları arasında Mısır'da hüküm sürmüştür. Bir Tavaif-i Mülk devletidir. Tolun, dolunay demektir. En önemli hükümdarı Tolunoğlu Ahmed'dir. Tolunğulları Maristan adı verilen hastahaneler inşa etmişlerdir. Su kanalları, köprüler, hükümet sarayı ve daha sonra yapılan eserler Tolunoğulları tarafından Mısır'a bıraktığı önemli kültür varlıklarıdır.


İHŞİDİLER

Tolunoğulları'ndan sonra Mısır'da kurulan ikinci devlettir. 935-969 yılları arasında hüküm sürmüştür. Kurucusu Muhammed Bin Togaç'tır. Hicaz bölgesine sahip olan ilk Türk-İslam devletidir. İhşidiler Fatimiler tarafından yıkılmıştır.


EYYÜBİLER

Kurucusu Selahaddin Eyyubi'dir. 1187'de "Hittin Savaşı" yla Haçlıları yenerek Kudüs'ü Haçlılardan geri almıştır. İbn-i Meymun bu devlette yaşamıştır. Kıpçak Türkleri bu devlete hizmet etmişlerdir.


MEMLÜKLÜLER

1260 Ayn Calud ve 1277 Elbistan Savaşı ile Moğolları dünya tarihinde ilk defa yenmişlerdir. Veraset sistemi diğer Türk devletlerinden farklıdır. Burada her komutanın  hükümdar olma hakkı vardır. Resmi dili Arapça'dır. Baybars Cami, Kalavun Cami en önemli eserleridir. 1516 Mercidabık ve 1517 Ridaniye Savaşları sonucunda Osmanlı Devleti tarafından yıkmıştır.  

ANADOLU'DA KURULAN İLK MÜSLÜMAN TÜRK-İSLAM DEVLETLERİ


DANİŞMEDLİLER

  • Sivas, Tokat, Malatya kuruluş yerleridir.
  • Kayseri Ulu Cami önemli eseridir.
  • Yagıbasan Medresesi (Tokat/Niksar, Anadolu'da kurulan ilk medresedir.)
  • Çukur Medrese (Tokat/Niksar)


SALTUKLAR

  • Erzurum ve çevresinde kurulmuştur.
  • Anadolu'da kurulan ilk Türk-İslam devletidir.
  • Kale Cami
  • Tepsi Minare
  • Üç Kümbetler
  • Mama Hatun Türbesi


MENGÜCEKLER

  • Divriği ve Erzincan çevresinde kurulmuştur.
  • Divriği Ulu Cami (1985'ten itibaren UNESCO tarafından koruma altındadır.)
  • Davud Şah zamanında dönemin fizik alimi "Muvaffakidün Abdullatif" Erzincan sarayında bilime hizmet etmiştir.


ARTUKLAR

  • Diyarbakır, Batman, Mardin kuruluş yerleridir.
  • Hasankeyf
  • Malabadi Köprüsü
  • Hatuniye Medresesi
  • Necmettin Külliyesi
  • Koçhisar Ulu Cami
  • Semanın Medresesi
  • Marco Polo ziyaret etmiştir.
  • Robotik ve Sibermetik bilimi kurucusu "El Cezeri" (İbnü-l İzz) bu devlette yaşamıştır.


ÇAKA DEVLETİ

  • İzmir'de kurulmuştur.
  • İlk Türk denizcisidir.
  • 1081 yılında kurduğu donanma günümüz Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın kuruluş yıl dönümü olarak kutlanır. 

21 Şubat 2016 Pazar


İSKİTLER

İskitler bilinen ilk Türk boyudur. Alp Er Tunga (Afrasiyap) en önemli hükümdarıdır. "Bozkırın Kuyumcuları" olarak adlandırılır. İlk defa sanat esrelerimde hayvan üslubunu kullanmışlardır. At Koşum takımlarını ve eyerlemeyi yapmışlardır.


ASYA HUN DEVLETİ

Türk tarihinde bilinen ilk Türk devletidir. Hun kelimesi kavim, halk, topluluk anlamına gelir. Orta Asya'daki tüm Türk boyları bir bayrak altında toplamayı başarmıştır. En ünlü hükümdarı Mete Han'dır. Mete Han askeri alanda onlu sistemi uygulamıştır. Onlu sistemi Türk devletleri dışında bir çok devlet kullanmıştır. Öyleyse Türkler dünyayı askeri alanda etkilemiştir diyebiliriz. İpek Yolu için Çin ile mücadelelere girişmişlerdir. Ki'ok'tan itibaren Çinlileşmeye başlamışlardır. Zamanla Kuzey ve Güney olmak üzere iki ayrıldılar.


Büyük Hun Devleti'nin en geniş sınırları


KAVİMLER GÖÇÜ VE SONUÇLARI

4. yüzyılın ortalarında Hunların Karadeniz'in kuzeyinden Don ve Volga Nehirleri arasındaki bölgeye kaymaları sonucunda gerçekleşmiştir. Günümüz Avrupa devletlerinin atıldığı önemli bir olaydır. Bu göç sebebiyle Roma İmparatorluğu 395'te ikiye ayrılmıştır. Göçlere dayanamayan Batı Roma İmparatorluğu 476'da yılmıştır. Yine ilk çağ sona ererken, orta çağ başlamıştır. Avrupa'da orta çağa damgasını vuracak derebeylik (feodalite) rejimi ortaya çıkmıştır. Barbar kavimler arasında Hristiyanlık hızla yayılmıştır.


AVRUPA HUN DEVLETİ

Avrupa Hun Devleti'nin kurucu Balamir'dir. Anadolu'ya ayak basmışlardır. En önemli hükümdarı Attila'dır. Doğu Roma'yı (Bizans) Margos ve Anatolius antlaşması ile vergiye bağlamışlardır. Atilla Roma'ya sefer yapmış ve şehri feth edecek duruma gelmiştir. Daha sonra Papa Attila'nın çadırına gelerek Attila'yı ikna ederek Roma'nın Avrupa Hun Devleti'nin eline geçmesini önlemiştir. Zamanla Orta Asya'dan göç takviyesi alamayan Avrupa Hunları asimile olarak tarih sahnesinden silinmişlerdir. 


Avrupa Hun Devleti
  
  

18 Şubat 2016 Perşembe


GAZNELİLER DEVLETİ


Gazneliler Devleti Afganistan ve Hindistan bölgelerinde hüküm sürmüştür. Türk'ler Hindistan'da ilk çağlardan beri var olmuşsa da İslamiyetin girişi Emeviler zamanında Muhammed B. Kasım'ın Sint (Hindistan) seferiyle başlamıştır.


GAZNELİLERİN KÖKENİ

Gazneliler Devleti'nin asıl kurucu olarak kabul edilen Sebük Tegin gulam olarak Samaniler Devleti'ne gelince Müslüman olmuştur. Gaznelilere ait çoğu kaynakta Sebük Tegin'in Türk köle olarak Alp Tegin tarafından alındığı kabul edilir. Ebu Kaazi Bahadır Han ise Sebük Tegin kayı halkından olduğunu  ve onun Türkmenler tarafından satıldığını anlatır. Sebük Tegin'in Osmanlı kökünden olduğu düşünülür. Bu durum kesin olmasa da Sultan Mahmud ve seleflerinin Türk oldukları kesindir.


Firdevs'in Gazneli Mahmud'a Şehname'yi okuyuşu


GAZNELİ DEVLETİ'NİN SİYASİ TARİHİ

Orta çağ'da devletler bazen bulundukları yere bazen de kurucularına itafen isimlendirilirdi. Başkentleri Gazne şehrinden dolayı bu devlete Gazneliler Devleti denilmiştir. Hanedanın ilk emiri Alp Tegin Samaniler Devletin'de kısa zamanda hacipliğe ve ordu komutanlığına yükselmiştir. Ancak bir süre sonra Samani emiri Abdulmelik ile arası bozulmuş ve merkezden uzaklaştırılmıştır. Yerine sırayla oğlu Ebü İshak İbrahim, gulamlardan Bilge Tegin, Alp Tegin'in diğer kölesi olan Boru Tegin başa geçmiştir.

Sebük Tegin ilk olarak Hindistan'a 986 yılında yaptığı sefer de başarı sağlamıştır. Karahanlılar'la da barış antlaşması imzalanmıştır. Daha sonra Sultan Mahmud, 1025 yılında Karahanlılar'la imzaladığı dostluk antlaşmasından sonra kuzey sınırlarını güvence altına almış ve Hindistan seferlerine başlamıştır.


HİNDİSTAN SEFERLERİNİN SEBEPLERİ

  • Kendisinden önceki ve çağdaşı İslam devletlerinin fetih politikasını devam ettirmek istemesi.
  • Sultan Mahmud her yıl gaza için Hindistan'a gitmeye kendisini adamıştı.
  • Sultan Mahmud'un Hindistan'a yönelmesine yol açan bir diğer olay da Karahanlılar'la 1025 yılında imzalanan dostluk antlaşmasıyla Ceyhun Nehri'ni sınır kabul eden Mahmud'un kendisi Hind kafirlerle Karahanlılar da henüz Müslüman olmamış Türklerle savaşmak üzere antlaşma yapmış olmalarıdır.
  • Asıl amaç olarak, cihadı benimsemiş ve Hindistan'a 17 sefer yapmıştır.
  • En önemli ve meşhur olanı 16. seferdir.1025 yılında Samnat'a yapmıştır. Burada Büyük Tar Çöl'ünü gerçerek yol boyunca kaleleri ele geçirmiştir. Bölgedeki halkı itaat altına almıştır. Samnat putu sefer sonucu 4 parçaya bölünmüştür. Biri Gazne Ulu Cami'sine, bir diğeri Gazne Sarayı'nın kapısının önüne, diğer iki parçada Mekke ve Medine'ye gönderilmiştir.
  • Bu sefer sonucunda Sultan Mahmud İslam dünyasının her tarafında büyük bir şöhrete kavuşmuştur.


HİNDİSTAN DIŞI SEFERLER 

Sultan Mahmud zamanında Gazneli hakimiyeti batıda Horasan ve Irak, kuzeyde Maveraünnehir'in bir kısmı doğuda pencap, Mutlan güneyde sis tan gibi bölgelere ulaşmıştır. Bu bölgede yer alan Gurlular, Afganlar Gazneliler Devletine bağlıydı. Sultan Mahmud Abbasi halifesine bağlı bir politika sürdürmüş, Mısır Fatımi halifesine bağlı kalmamıştır. Sultan Mahmud'dan sonra yerine Mesud geçmiştir. Sultan Mesud uzun yıllar devlet hizmetinde bulunmasına rağmen saltanat endişesine düşmüş, pek çok devlet adamını öldürtmüş ya da yanından uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Selçuklu Devleti ile 1035 yılında Nesa Savaşı'nı yapmışlardır. 1038 yılında ise Serah Savaşı'nı yapmışlardır. 1040 yılındaki  Dandanakan Savaşı'yla Gaznelileri yenilgiye uğratmışlardır. Sultan Mesud isyan eden ordusu tarafından öldürülmüştür.


Gazneliler Devleti

Yerine oğlu Mevdud geçmiştir. Selçuklu Devleti ile çeşitli mücadelelerde bulunmuştur. Daha sonraki dönemlerde eski gücüne ulaşamayan Gazneliler Devleti yıkılmıştır. Böylece Alp Tegin ile başlayıp 1187 yılında Hüsrev Melik'le son bulan ve Hindistan bölgesinde İslam yayılması için mücadeleler vermiş olan daha sonra kurulacak Türk devletlerine zemin hazırlamış olan 225 yıllık bir Türk devleti yıkılmıştır.

III. SELİM DEVRİ


  • 1787-1792 OSMANLI-RUS ve AVUSTURYA SAVAŞLARI

1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile ilk defa, bir İslam toprağı olan Kırım Rusların eline geçmişti. Rus İmparatoriçesi II. Katerina bir "Rus'tan daha fazla Rus olan Ruslaşmış bir Alman kadınıydı." Onun en büyük arzusu, Osmanlı Devleti'ndeki Hristiyanları kurtarmak ve İstanbul'u ele geçirmekti. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile bağımsız olan Kırım'a asker çıkaran Rusya 1777'de Şahin Giray'ı Han seçtirdi. Buna karşı çıkan Osmanlı Devleti de İstanbul'da bulunan Selim Giray'ı Kırım Hanı tayin ederek başkent Bahçesaray'a gönderdi. Selim Giray mücadeleyi kaybederek İstanbul'a döndü. Osmanlı Devleti 1779'da Aynalıkavak Antlaşması ile Şahin Giray'ın Hanlığını tanıdı. 1783'te Ruslar Kırım'ı işgal ederek Rusya'ya ilhak etti. Böylece Rusya Karadeniz'in kuzeyine tamamen yerleşti. II. Katerina Karadeniz kıyılarına kaleler, tersaneler, donanma inşa etmeye başladı. Bu hazırlıklar "Grek Projesi" nin ilk adımıydı.


II. Katerina

"Grek Projesi" Avusturya imparatoru II. Josef ile Rusya İmparatoriçesi II. Katerina'nın 1781'deki ittifak ile planlanmıştı. Bu plan 1782'de Osmanlı'ya karşı bir ittifak antlaşmasıyla pekişti. Buna göre; Dinyester ve Tuna nehirleri arasında "Daçya Devleti" kurulacaktı. Rusya dinyestere kadar olan Karadeniz kıyıların, Avusturya ise geri kalan yerleri (Bosna, Hersek, Sırbistan, Eflak'ın küçük bir kısmı) alacaktı. İstanbul ele geçirilecek ve Rusya ile ittifak içinde olacak bir "Grek Projesi" kurulacaktı. Kurulacak bu Bizans Devleti'nin başına II. Katerina'ın torunu Kostantin (XIII. Kostantin olarak) geçirilecekti. Osmanlı'nın diğer toprakları ise Fransa, İngiltere ve İspanya'ya bırakılacaktı. (Bu sırada bu üç devlet Amerika Bağımsızlık Savaşı ile ilgilenmekteydi.)


II. Josef

Ocak 1787'de savaş başladı. 1787'de Güney Rusya'da uzun bir seyehata çıkan II. Katerina'ya Avusturya İmparatoru II. Josef de eşlik etti. Şehirleri gezerken "Bizans yolu" yazılı zafer taklarının altından geçen liderler Kırım'ın başkenti Bahçesaray'a ve Sivastopol'a geldiler. Bu meydan okuma Osmanlı'nın sabrını taşırdı. 26 Temmuz 1787'de Rus elçisi tutuklandıktan sonra Rusya'ya savaş ilan edildi. Bu kararda İngiltere ve Fransa'nın teşviklerinin de rolü olmuştur. Osmanlı Devleti bu iki devletin desteğini de almış oldu. Avusturya'da 1788 şubatında Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Savaş 1788 yazına kadar  Osmanlı adına iyi gitmişse de bundan sonra durum Osmanlı aleyhine döndü. Boğdan'a yerleşen Rus kuvvetleri Tuna'yı geçip Kalas'a girdi. Kalas'ı zapteden Rus kuvvetleri 4 bin  Türk askerinin bir kısmını şehit, kalanını da esir etti.


III. SELİM VE SAVAŞA DEVAM KARARI

III. Selim'e göre; "Kırım Ruslarda kaldığı müddetçe İstanbul emniyette sayılmaz" idi. Bu yüzden harbe devam edilmeliydi. III. Selim, Deryalar Kaptanı Gazi Hasan Paşa'yı seraskerlik payesi Özi kalesini almakla görevlendirdi. Ordu ve donanmaya asker sağlamak için 16-60 yaş arasındaki kişilerden asker alınmasını emretti. Bir ara, bizzat ordunun başına geçmek istedi ise de vezirlerin iknası ile bundan vazgeçti. Harp giderlerini karşılamak için ziynet eşyalarını toplatarak para döktürdü. Felemenk (Hollanda), İspanya ve Fas'tan borç almak istedi. (Osmanlı Devleti'nde ilk dış borç girişimi) Borç alınmaması üzerine müsadereye bile başvuruldu. Bu tedbirlerin işe yaramaması üzerine III. Selim, Rusya ve Avusturya'yı yenemeyeceğini anladı. 


FOKŞAN FELAKETİ

Bu olay 31 Temmuz 1789 tarihinde gerçekleşti. Amaca Özi Kalesi'ni ele geçirmekti. Yaş taraflarında toplanan Rus kuvvetlerini dağıtmak için Kemankeş Mustafa Paşa görevlendirildi. Eflak'tan katılanlarla 25 bin kişilik ordusuyla Kemankeş Mustafa Paşa Fokşan üzerine yürüdü. Rus ve Avusturya kuvvetleri iki taraftan Osmanlı ordusuna saldırdı. Osmanlı ordusu perişan oldu. Çok az kısım Bükreşe'e sığınırken geri kalanlar tüm ağırlıklarla düşman eline düştüler.  


BOZE BOZGUNU

22 Eylül 1789 tarihinde gerçekleşen bu olayda Fokşan'ın acısını dindirmek isteyen Osmanlı Devleti Sadrazam Kemankeş Mustafa Paşa, ve Abdi Paşa komutasında büyük bir kuvvet topladı.Harekete geçen Osmanlı ordusunda düzenli bir bağlantı yoktu. Oysa Rus ve Avusturya kuvvetleri yine ittifak yapmışlardı. Bu iki kuvvet, önce Kemankeş Mustafa Paşa'nın kuvvetlerini ardından da Abdi Paşa'nın kuvvetlerini bozguna uğrattılar. Boze suyu üzerindeki köprüden geri çekilen Osmanlı kuvvetlerindeki pek çok asker boğuldu. Bu olayı vakanüvisler "Boze Bozgunu" olarak kaydetmişlerdir. Bu bozgun sonunda Rus Akkerman'ı Avusturyalılar ise Belgrat ve Semendire'yi aldılar.

Bu olay üzerine padişah, savaşa devam edilmesini uygun buluyordu. Devlet adamları ise ya barış yapılmasını ya da Rusya ve Avusturya'nın düşmanları ile antlaşma yapılmasını istiyorlardı.


İSVEÇ-OSMANLI ANLAŞMASI

Rus ve Avusturya baskıları karşısında yalnız kalan Osmanlı Devlet öncelikle İsveç ile anlaşmayı düşündü. Rusların Büyük Petro zamanından beri hem Osmanlı hem de İsveç üzerindeki planları bu iki devleti birbirine yaklaştırıyordu. İsveç 1788'de Rusya'ya savaş ilan etmişti. Bu harbi sürdüremeyeceğini gören İsveç, Osmanlı teklifini kabul etti. Bu anlaşmaya göre; İsveç'in harbe devam etmesi karşılığında Osmanlı Devleti İsveç'e 20 bin kese akçe vermeyi kabul etti.


AVUSTURYA'NIN SAVAŞTAN ÇEKİLMESİ

Avusturya Kralı II. Josef cephede hastalanarak öldü. Yerine II. Leopold geçti. O Josef gibi savaş taraftarı değildi. Bu sırada Fransa'da ihtilal patlak vermişti. Leopold, kayın biraderi olan XVI. Louis'in durumunu kullanmak istiyordu. Bu sebeple Avusturya, Osmanlı Devleti ile Reichenbach mütarekesini imzalayarak harbe son verdi. Mütarekeye İngiltere,Prusya ve Hollanda'nın aracılığıyla yapıldı.

Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında 4 Ağustos 1791'de Ziştovi Antlaşması yapıldı.
  • Avusturya, Orşova dışındaki tüm toprak kazançlarından vazgeçti.
  • Ziştovi Barışı, 1739 Belgrat Antlaşması'ndaki sınırları aynen koruyordu.
  • Hotin Kalesi boşaltılarak Osmanlı-Rus barışından sonra Osmanlı'ya verilecekti.


OSMANLI-RUS HARBİ'NİN DEVAMI 

Avusturya'nın çekilmesiyle Osmanlı-Rusya baş başa kaldılar. Osmanlı'nın durumu iyi değildi. 1791'de Tuna cephesi yarılmıştı. Karadeniz'de Rus donanması Osmanlı donanmasını mağlup etmişti. İngiltere ve Prusya, Rusya'yı barış yapmaya zorluyordu. Ancak Rusya bunu Osmanlı'nın istemesini bekliyordu. Eğer Osmanlı parçalanır ise Avrupa dengesi Rusya'nın lehine olurdu. Bu durumda tüm Avrupa'nın dengesi tehlikeye girerdi. Bu yüzden İngiltere menfaatleri gereği "Osmanlı'nın bütünlüğünü koruma politikasini takip etti".

Osmanlı'nın durumu savaşta ortada olduğundan Rusya ile 9 Ocak 1792'de Yaş Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre; Bulgaristan ve Dİnyester arasındaki topraklar Rusya'ya bırakıldı. Dinyester nehri iki devlet arasında sınır kabul edildi.

NOT: Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti dağılma döneminin başladığı kabul edilir.   


   


   


16 Şubat 2016 Salı

III. SELİM DEVRİ


Osmanlı Devleti, 1787'de Rusya ile 18. yüzyılın son savaşına girmiştir. Düşman ordularının İstanbul'a kadar inmesinin  yolun açılmıştı. Avrupa'da yaygın hale gelen "Türkleri Avrupa'dan Atmak" ideali ve "Grek Projesi"  neredeyse gerçekleşmek üzereydi. Tam bu sırada Fransa'da ihtilalin patlak vermesi Avrupa'nın krallık hükümetlerini tedirgin etmiştir. Bir anlamda, Osmanlı Devleti'ni uçurumun ucundan kurtaran Fransız İhtilali olmuştur. (Fransız İhtilali'nin Osmanlı Devleti'ne belki de en büyük katkısı bu olmuştur.) 

Bu sırada Osmanlı hükümdarı olan I. Abdülhamid Özi Kalesi'nin Rusların erline geçtiğini bildiren haber kağıdını okurken ölmüştür. I. Abdülhamid'in yerine Osmanlı tahtına III. Selim geçmiştir. III. Musatafa'nın oğlu olarak 1761'de İstanbul'da doğan III. Selim, 28 yaşındayken Osmanlı'nın 28. Hükümdarı olarak 28 Mart 1789'da tahta çıkmıştır. Şehzadeliğini geçirdiği kafes hayatı boyunca edebiyat, tarih, müzik alanlarında ciddi çalışmalar yapan III. Selim, İlhami takma adıyla divan yazmış ve önemli besteler yapmıştır. Devlet adamları III. Selim'in saltanatını sabırsızlıkla beklemişlerdi. Bunlar, yaşlı I. Abdülhamid'i iradesiz bularak genç, ateşli ve yeni düzen fikirleri olan III. Selim'e umut bağlamışlardı. Şehzadeliği sırasında Fransa kralı XVI. Louis ile gizlice mektuplaşarak ıslahat konusunda onun fikirlerini alan III. Selim, devlet adamları nezdinde büyük bir ümit uyandırıyordu. 

Islahat düşüncesi III. Selim için bir baba mirası idi. Daha 10 yaşından itibaren, babası III. Mustafa'nın çalışmalarında ona refakat eden Selim, babası ile devlet işlerini tartışırdı. Babası ölmeden, muhtemelen tahta geçince ıslahata devam etmesini vasiyet etmişti. Bu anlamda ıslahat düşüncesi III. Selim için hem bir baba terbiyesi hem de baba mirası idi. Ümitvar ve gerçekçi bir kişilik yapısına sahip olan III. Selim çalışarak tüm engellerin aşılacağına inanırdı. Ümitsiz olanlara; "ölümden gayrı her hastalığa ilaç bulmak mümkündür" derdi. Avrupa'nın üstünlüğüne inanıyor ve onu yakından tanımak istiyordu. Osmanlı'nın son asırdaki denge siyaseti III. Selim devrinde takip edilmeye başlanmıştır. Bu konudaki ilk adın İngiliz - Osmanlı ilişkileri çerçevesinde gerçekleşmiştir.

Bu yazımda III. Selim devrine kısa bir giriş yaptıktan sonra bir sonraki yazımda III. Selim devrinde gerçekleşen bazı savaşlara göz atacağız. Takipte kalmaya devam edin.

KAROLENJ DEVLETİ

   
679 ile 714 yılında imparator "II. Pipin" Austrasia bölgesinin saray nazırı olarak devletin kurulmasını sağlamıştır. 690 yılında Alamanya'yı krallığa bağlamıştır. 714 ile 741 yılları arasında "Charles Martel" başa geçmiştir. 751 yılında Charles Martel'in oğlu "Şarlman (Charlamenge)" hükümdar olmadan manastıra çekilmiştir. Böylece Pepin frenk krallığın resmen hükümdarı olmuştur. Pepin 751 yılında Papa'nın elçisi başpiskopos Boni Fatius tarafından kutsal yağ ile mest edilen ilk frenk kralıdır. Kendisi "Patricius Romanaum (Romalıların Valisi) unvanı alan ilk kraldır.

Karolenj Devleti

BÜYÜK KARL

Bu dönemin en büyük olayı Widukind İsyanı'dır. Bu isyanda özgür köylülere karşı olan soylular toplu halde vaftiz edilirler. Bu isyan 780 yılında bastırılır. 782 yılında "Verden Ander Aller Günü" sakson soylular tarafından Karl'a teslim edilen 4500 isyancı idam edilir. 785 yılında, Widıkind ile imparator Kalr arasında uzlaşma sağlanır ve bir antlaşma yapılır. Buna göre kilisenin ürünün 10'da 1'i civarında almış olduğu vergiyi protesto etmek amacıyla köylülerin başlattığı isyanlardan sonra Frenkler , Saksonları zorunlu göçe tabi tutarlar. Daha sonra sonra Saksonlara boyun eğdirir ve "Lex Repuaria" yasasına dayanarak eski Sakson hukukunu da içine alan "Lex Saksonum" yasaları 802 tarihinde çıkarılır. Böylece Frenklerle Saksonlar arasında antlaşma sağlanmış olur.

İmparator Şarlman

800'lü yılların en önemli olayı Büyük Karl'a Papa III. Leo tarafından imparatorluk tacı giydirilmesidir. 814 ile 843 yılları arasında başa Dindar Ludwing  geçer. 817 yılında  "Ordinatio İmperi" yönetmeliği hazırlanır.  Buna göre imparatorluk unvanının büyük çocuğa verilmesi yani Ludwing'in oğlu Lothar'ra verilmesi kararlaştırılır. 842 yılında "Strazburg Yeminleri" adı verilen tarihin en eski Almanca ve eski Fransızcadan oluşan metinlerdir. 843 yılında ise "Verdun Antlaşması" imzalanır. Bu antlaşmayla imparatorluk Orta, Doğu ve Batı olmak üzere üçe ayrılır.


ORTA FRENK KRALLIĞI

Bu dönemin en önemli olayı 870 tarihinde "Mersen Antlaşması'nın" imzalanmasıdır. Bu antlaşmada II. Lothar'ın ölümünden sonra Germen Ludwingdoğu topraklarını alır. Daha sonra "II. Kel Karl" İtalya'yı alır ve Papa VIII. Johannes tarafından imparatorluk tacı giyer. 


DOĞU FRENK KRALLIĞI

Bu dönemin en önemli olayı880 yılında imzalanan "Ribemont Antlaşması'dır" Bu antlaşma ile batı sınırında yapılan bazı değişikliklerle orta çağ boyunca Almanya'yla arasındaki sınır aynı kalır. 900 yıllarda ise çıkan iç çatışmalardan dolayı "Saray Dukalıkları" kurulur. Bunların en önemlileri şunlardır;
  • Suebya
  • Saksonya
  • Bavyera
  • Lothringen


BATI FRENK KRALLIĞI

II. Kel Karl 895 tarihinde imparatorluk tacını giyer ancak oğlu II. Ludwing ve diğer iki oğlunun ölümünden sonra krallık parçalanır. 
   

MEROVENJ DEVLETİ

  
482 ile  511 yılları arasında kurulmuş olan bir frank devletidir. Avrupalıların temelini oluşturan imparatorluklardan biridir. Devlet "I. Clovis" tarafından kurulmuştur. Clovis, Galya ve Roma halkını kaynaştırarak frenkler ile ortak bir devlet kurmayı başarmıştır. 558-561 yılları arasında Merovenj Devleti'nin başına "I. Clother" geçmiştir. Clother, imparatorluğu tekrar birleştirmiştir. Ancak ölümünden sonra ülkenin toprakları bölünmüştür ve ülke 3 bölgeye ayrılmıştır.
  • Başkenti Reims olan Austrasia bölgesi
  • Başkenti Paris olan Neustrasia bölgesi
  • Başkenti Orleans olan Burgonya Bölgesi
614 yılında devlet için büyük bir önem taşıyan "Clother Fermanı" imzalanmıştır. Bu ferman ile kral, kraliyet memurlarını kontluktaki toprak sahipleri arasından seçmeyi taahhüt eder. Böylece hükümdara bağımlı memurluk ortadan kalkar ve otorite toprak sahibi olan soyluların eline geçer. Kraliyet, saray idaresinin başı olan aynı zamanda kral mahiyetinin de  başı olması nedeniyle  tüm soylular sınıfının  başkanı olan bir saray nazırı "Major Damus" idaresindeki çekirdek ülkeler yani Austrasi, Naustrasia ve Burgonya bölgeleri bağımsızlık elde eder. Clothar'dan sonra 629-639 yılları arasında "I. Dogobert" başa geçer. İmparatorluğu birleştirmeye çalışmıştır. Ancak merovenjcilerin devlet yapısı dağılmıştır. ve iç isyanlarla uğraşılmaktadır. I. Dogobet'ten sonra devlet yönetimi zayıflamış ve idare başka bir devlet olan Karolenj Devleti'ne geçmiştir.